İzleyiciler

Irak Nakşibendi Tarikatı Ordusu ile Röportaj



Nakşibendi Tarikatı Bağlıları Ordusu Irak’ta Amerikan işgaline direnen bir grup… Grup, savaşın başından beri operasyon yapmasına rağmen ismini ve operasyonlarını 2006’ın sonuna, yani Saddam Hüseyin’in idamına kadar sakladı. Yayınladıkları videolardan da anlaşılacağı üzere grup, tasavvufi bir cemaat olmasına rağmen askerî stratejileri olan yerli bir cihad cemaati…

Ortaya çıkışından bu yana 13 adet CD yayınlayan grup, “Irak Sniperi” adlı videosuyla keskin nişancı operasyonları konusundaki gücünü gösterdi.

SÜTUN HABER / Sabri Kara

Genel Hatlarıyla Irak Direnişçileri

İşgalin ilk yılından beri Irak’taki yerel direnişçiler ciddi bir direniş sergilediler. Bunun yanında Iraklı olmayan ve genelde komşu ülkelerden gelen gönüllü savaşçıların da ayrı bir yeri olmuştur. Uzmanlar 2006’dan sonra Sünni direnişin kemikleşmiş bir yapıya kavuştuğunu söylüyorlar. Artık Sünni grupların ciddi anlamda operasyonel güçleri arttı, medya birimleri daha faal ve profesyonel duruma geldi.

2007 yılından itibaren fikrî ve siyasi yapıları birbiriyle uyumlu olan gruplar birleşerek daha büyük cepheler oluşturdular. Özetlemek gerekirse eski Baasçılar İzzet ed-Dûrî’ye tabi olarak Cihad ve Özgürlük Yüksek Komutanlığı adını aldılar. Irak İslam Ordusu, Mücahidler Ordusu gibi büyük gruplar da birleşerek Islah ve Cihad Cephesi’ni oluşturdular. 1920 Devrim Tugayları’nın öncülüğünde ise Cihad ve Değişim Cephesi kuruldu. Islah ve Cihad Cephesi, Selahaddin Eyyubi Tugayları ve Irak’ın Hamas’ıyla da birleşerek Irak Direniş Konseyi’ni oluşturdular. Bu konsey Irak’taki en büyük müttefik güç olma özelliğini sürdürüyor.

Irak İslam Devleti, Ensar el-İslam, Ebubekir Sıddık es-Selefî Ordusu, Saad bin Ebi Vakkas Ordusu, İslam Kalkanı Tugayı, Mustafa Ordusu gibi gruplar ise bu üç büyük oluşumun içersinde yer almayarak bağımsız kalmayı tercih ettiler.

Nakşibendi Ordusu’nun askeri gücü ve stratejisi

Nakşibendi Ordusu’nun askeri gücünü eski Irak ordusunun subay ve askerleri oluşturuyor. Şu ana kadar Irak’ta bilinen cihadi gruplar arasında yaşanan tartışmalarda taraf olmaması ve birlik mesajları vermesi grubun Irak’ta daha da kökleşmesini sağladı. Öte taraftan grup stratejik olarak Irak ordu ve polisinin vurulmasından yana değil. Yalnız Amerikalıların ve beraberinde gelenlerin vurulmasının daha etkili olacağını düşünüyorlar. İlginç olan diğer bir nokta da grubun Şiilere saldırmaması ve onları İran’ın tuzağına düşmedikleri müddetçe “aynı ülkede yaşayan kardeş ve ortaklar” olarak görmesi…

Nakşibendi Ordusu’nun operasyon videolarında dikkati en çok çeken husus sivillerin olduğu yerlerde operasyon yapmamaları… Gerek keskin nişancı operasyonlarında olsun, gerekse askeri araçlara yönelik tuzaklarında olsun hep tenha yerleri seçiyorlar ve böylece sivillere zarar gelmesine engel oluyorlar. Seyredeceğiniz videonun giriş kısmında da keskin nişancılarının Iraklı olan hiç kimseye yönelik operasyon yapmadıklarına vurgu yapıyorlar.

Nakşibendi Ordusu’nun şeyhinin kim olduğu tam olarak belli değil. Grup da şeyhlerinin ismini güvenlik gerekçesiyle vermiyor. Fakat askeri güçleri nizami bir orduyu anımsatıyor ve büyük çoğunluğu eski Irak ordusunun subay ve askerlerinden oluşuyor. Zaten resmi dergileri olan “en-Nakşibendiyye” dergisi de incelendiğinde yazarları içinde albay, tuğgeneral gibi rütbelere sahip imzalar görülecektir.

“Biz Nakşi Tarikatı Ordusu’yuz”

Grup dergilerinde her sayıda farklı konularla ilgili yazılar yayınlamakta ve kendi direnişçileriyle röportajlar yayınlamaktadır. Mesela dergilerinin birinci sayısında Faruk adlı bir direnişçileriyle yaptıkları röportaj şu şekildedir:

- Esselamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berekatuhu

- Ve aleykum selam Rahmetullahi ve Berekatuhu

- Kendinizi tanıtır mısınız?

- Ben, Nakşi Tarikatı Bağlıları Ordusu’ndan bir askerim. Allah yolunda cihad ederim.

- Niçin cihad ediyorsun? Kim cihad eder? Bu kritik zamanda insanların bazıları bu işi anlamıyor, bize izah eder misin?

- Sevgili kardeşim, ben cihad ederim; çünkü cihad, beldelerimizi kâfir işgal ettiğinden beri bütün Iraklılar gibi üzerimize farzdır. Aynı şekilde bütün Müslümanlara da… Çünkü Irak, İslâm beldelerinden bir parçadır. Aynı şekilde işgalcinin kalplerimizden silmek istediği “Lâ ilâhe illâllah” kelimesinin yücelmesi için cihad ederim. Meşrû olan bütün hakkımı gâsıbtan korurum. Şerefime, dinime ve ülkeme saldıran herkesle savaşırım. Ve biz bütün ilmî, kültürel, maddî ve mânevî imkânlarımızı bu yolda harcarız.

Nakşi kadınlar grup içinde tıbbi çalışmalar yapıyorlar

- Hangi vesilerle ve nasıl cihad ediyorsun?

- Bana bahşedilen bütün şer’î vesilerle savaşırım. Bütün vakitlerimi bu yola harcarım. Cihadımızın ulaştığı her yerde düşmanın bütün maslahatlarına zarar veririm. Herhangi bir mekânda, bütün vakitlerimde, bütün imkânlarımla, lisânımla, irademle, kalbimle, malımla ve silâhımla düşmana saldırırım. Böylece bütün basın araçlarıyla hakkı açıklar, bâtılın sesini ve suretini yok ederim. Çünkü basın, şeyhimiz ve üstadımızın öğrettiği gibi Irak harbi hakkında yalanlarla ve bâtıllarla bütün âlemi ve bütün halkları kandıran düşmanlarımızın hakikatta en büyük silahıdır. Bütün âleme bu yalanı ortaya çıkarmak üzerime vacipdir. Çünkü biz Nakşi Tarikatı Ordusu’yuz. Allah’ın izniyle habis işgalcinin içyüzünü, zaafiyetini, yenilgisini ortaya çıkarmaya kâdiriz. Çünkü o bâtıldır ve bâtıl daim değildir. “Deki: Hak geldi bâtıl zâil oldu. Şüphesiz bâtıl zâil olmaya mahkûmdur.”

- Sen ve kardeşlerin ne zamana kadar cihadı sürdüreceksiniz?

- Allah yolunda cihadımız bâkidir. Şehadet veya zafer gelinceye dek işgalci kâfirle savaşacağız. Ümmetimizdeki annelerin rahimlerinden cihadı sürdürecek yüksek şahsiyetler çıkmaya devam edecek.

- Ölümden korkmuyor musun? Büyük güç sahibi devletlerden korkmuyor musun?

- Nasıl korkayım onlardan? Rabbim Azze ve Celle, “Artık onlardan korkmayınız. Ve benden korkunuz.” diye bana hitap ediyor. Nasıl korkayım onlardan; bütün kuvvet Allah’ındır! Nasıl korkayım onlardan; ben hak üzereyim onlar ise bâtıl! Nasıl korkayım onlardan; onlar sırf ben Müslüman Muhammedi olduğumdan toprağıma ve ırzıma kast etmek için savaş açmışlar… Onlardan korkmuyorum. Bilakis onları zillet içerisinde ülkemden çıkarıncaya kadar, onurlu kahramanların savaştığı gibi savaşacağım. Bütün hallerde onlar hüsrandalar. Önümde iki yol var; zafer ve şehadet yolu. Bu iki yolun sonu da cennet ve Rabbimin rızası. Onların da önlerinde iki yolu var; yenilgi ve ölüm yolu. Bu iki yolun sonu ise cehennem ateşi. Allah Azze ve Celle onların ateşini kızdırsın. Allah bizim Mevlâmızdır. Onların Mevlası yoktur. Bizim ölülerimiz cennette, onların ölüleri ise ateştedir. Cennet bizi bekliyor. Onları ise cehennem. “Zulmedenler nasıl bir inkılâpla düşeceğini bilecek.”

“Irak’da Cihad Farz-ı Ayn’dır”

Yine dergilerinde Şer’i heyetlerine yöneltilen soruların cevaplarını yayınlayan grup Irak’ta cihadın hükmüyle ilgili Dr. Nureddin en-Nakşibendî’nin cevabını veriyor:

Soru: Şu an Irak’ta Allah yolunda cihad etmek farz-ı ayn mıdır, farz-ı kifâye midir? Eğer farz-ı ayn ise cihadın şartları nedir?

Cevap: Şu an Irak’ta cihad farz-ı ayn’dir. Çünkü o müdafaa cihadıdır. Şeyh İbn-i Hacer el Heytemi -Allah rahmet etsin- Tuhfetü’l Muhtaç’da şöyle demiştir: “… İkincisi, kâfirler İslâm topraklarına, dağlarına ve harabelerine girdiği zamandır. Sonra oraya yakın olanlarla uzak olanlar ayrılır. Eğer bizim beldemize girerlerse veya onlar ile belde ahalisi arasında kısa bir mesafe varsa oranın ehline müdafaa yapması için, mümkün olan her şey farz-ı ayn’dır.”

Bu sebeble Irak’ta cihadın farz-ı ayn olduğu açıktır. Müdafaa cihadı için herkese Allah yolunda cihad etmek, yapabildiği oranda farzdır. Kadın cihada çıkmak için kocasından, çocuk babasından, köle efendisinden izin almaz. Allah en doğrusunu bilir.

Soru: Ben Iraklı bir Müslümanım, Allah yolunda cihad ediyorum. Fakat annem ve babam razı değiller. Beni bu işimden dolayı anne ve baba hukukuna aykırı davranmakla suçluyorlar. Allah sizi üstün kılsın, bana fayda verecek ne yapayım?

Cevap: Irak’taki mücahidlerin saflarına katılman farz-ı ayn’dır. Çünkü bu cihad müdafaa cihadıdır. İkisinin iznine ihtiyacın yoktur; istediklerini terk etmekle itaatsiz olmazsın. Eğer cihadında niyetin Allah içinse o Allah katında makbuldur ve amelin sahihtir. Yaratıcıya isyan hususunda yaratılana itaat edilmez. Allah en doğrusunu bilir.

Osmanlı Vurgusu

Grubun resmi dergisi Nakşibendiyye’nin son sayısında yayınlanan Dr. Alâ en-Nakşibendî imzalı “İstanbul’un Fethi ve Sufi Şeyhleri Dersler ve İbretler” başlıklı yazıda Irak’ın ancak Osmanlı modeliyle eski günlerine geri döneceği vurgulandı.

Yazıda “cihadsız tasavvufun düşünülemeyeceği” ifade edilirken, tasavvufun Osmanlı Devleti’ne olan etkisinden bahsediliyor. Osman Bey’den Hilafetin sonuna kadar padişahların ve ordunun tasavvuf terbiyesinden geçtiği, tasavvuf terbiyesinin bozulmasıyla ordu ve devletin de bozulduğunu ifade eden dergi, Irak’taki direniş gruplarına tasavvufi metodu takip etmelerini öneriyor.

İstanbul’u fethetmekle Hz. Peygamber’in müjdesine nail olduğu bildirilen Fatih Sultan Mehmed’in esas mimarının Akşemseddin Efendi olduğu, dolayısıyla tasavvuf şeyhlerinin imani ve İslami terbiyede tarih boyunca büyük görevler yaptığı ifade edilen yazının sonunda, “bugün tasavvufi cihad terbiyesini Nakşibendi Tarikatı Bağlıları Ordusu yürütüyor” deniliyor.

Cihaderi

Hiç yorum yok: