İzleyiciler

Direnişi Anlamak ve Günümüz Cihadi Hareketleri



İslam Dünyası’nın dört bir yanında işgal güçlerine karşı direniş gösteren “Cihadi Hareketler” hakkında bilgi vermeden önce, direnişin nedenleri üzerine birkaç hatırlatmada bulunmak istiyorum. Bugün eğer Asya’dan Somali’ye kadar uzanan “Cihadi Hareketler”i ve bu hareketlerin bir araç olarak kullandıkları silahlı direnişi anlamak istiyorsak, öncelikle sebepler üzerine eğilmeli ve doğru cevaba götürecek sorular sormalıyız. Fakat haber ajanslarını ve medyayı elinde tutan Batılı Güçler, ustaca uyguladıkları dezenformatik yöntemlerle insanların sebepler yerine sonuçlara yoğunlaşmasını sağlıyorlar. Bu sebepleri görmezden gelmek ise dünyadaki şiddet sarmalının daha da büyümesine neden oluyor.

DİRENİŞİ ORTAYA ÇIKARAN FAKTÖRLER

Müslümanlar bugün acımasız bir işgal dalgasıyla karşı karşıya. Irak, Filistin, Afganistan, Patani, Çeçenistan , Keşmir, Somali, Filipinler ve Doğu Türkistan’da her gün insanlar katlediliyor. Batılı askeri güçler Müslüman Halkların dinine, onuruna, kültürüne, kimliğine, namusuna, tarihine hakaretler yağdırıyor. Müslümanların petrolleri, doğalgazları, madenleri işgal güçlerin himaye ettiği çokuluslu şirketler tarafından talan ediliyor, İslam Toprakları’nın zenginlikleri çalınıyor. Guantanamo, Bagram ve Ebu Garib Hapishanelerinde; Patani’deki toplama kamplarında binlerce Müslüman Esir son derece gayri insani şartlar altında yaşam mücadelesi veriyor, çeşitli işkencelere maruz kalıyorlar. Patani’de, Irak’ta, Filistin’de esir olarak tutulanlar arasında 500’den fazla kadın tutsak da var. Müslümanların en kutsal mekanları,-Mescid-i Aksa, Mekke, Ebu Hanife Camii- işgal altında. Gazzeliler sırf seçimlerde HAMAS’a oy verdikleri için açlığa, susuzluğa mahkum edilmiş durumdalar. Gazze’deki hastanelerde ilaç olmadığı için hayatlarını kaybeden Filistinlilerin sayısı çoktan 50’yi aştı. Çeçenistan’da 25O binden fazla sivil insan, Rus Kuvvetleri tarafından acımasızca katledildi. Hal-i pürmelâli böyle olan bir topluluk direnmesin, isyan etmesin, öfkelenmesin de ne yapsın. Bu şartlarda yaşayan Müslüman Halklara, savaş baltalarınızı toprağa gömün, seslerinizi çıkartmayın, silahlarınızı teslim edin demek sizce ne kadar doğrudur?

MÜSLÜMANLAR SAVUNMA SAVAŞI VERİYOR

İslam Dünyası’nda işgaller, zulümler, acılar yaşandıkça direnişler, isyanlar, başkaldırılar da büyüyerek sürecek. Müslüman Kadınların namuslarına el sürüldükçe, minicik çocuklar acımasız bir şekilde katledildikçe Müslüman Gençler arasından daha çok canlı bombalar, cihadcılar, şehadet âşıkları çıkacak. Bu savaşı Müslümanlar başlatmadı ve şu an yeryüzünün hiçbir yerinde, hiçbir toprak parçası Müslüman Halklar tarafından işgal altında tutulmuyor. Müslüman Halklar sadece bir savunma savaşı veriyorlar ve bu da son derece hukuki ve insani bir haktır. Siz eğer Bağdat’ta, Kandahar’da, Filistin’de insanların canlarını yakarsanız, bir gün; hiç beklemediğiniz bir anda sizin de canınız yanabilir. İşgal altındaki İslam Toprakları’nda yaşanan acılar bugün öfkeli, hınçlı, ruhlarında fırtınalar kopan bir gençlik yetişmesine neden oldu. Bu gençlik direnmek; hakarete uğrayan, küçük düşürülen onurunun, namusunun, dininin hesabını sormak istiyor. Bu gençlik Ebu Gureyb’de, Cenk Kalesi’nde, Telafer’de, Cenin’de Felluce’de yaşanan acıların eseridir. Batı, dün ektiği rüzgar nedeniyle bugün fırtına biçiyor ve bu fırtına her geçen gün daha da büyüyor. Artık, Bağdat, Kudüs, Kabil tehlike altındaysa, Washington, Londra, Telaviv, Paris ve Milano’da tehlike altında. Bugün Batı’dan aheste aheste çıkan ah’lar; mustazafların, mazlumların ah’larıdır. Atalarımız boşuna dememişler; “Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste” diye.

Şimdi de işgal altındaki İslam Toprakların’da özgürlük mücadelesi veren “Cihadi Hareketler”i tanımaya çalışalım:

TALİBAN KABİL’E GİRER Mİ?

İşgal güçlerine karşı silahlı direnişin sürdüğü ülkeler arasında Müslüman Savaşçıların en aktif olduğu bölge şu an hiç süphesiz Afganistan. Son aylarda başta NATO Yetkilileri olmak üzere Batılı bir çok siyasetçi ve araştırmacı 7 senelik savaşın galibinin Taliban olduğu yönünde açıklamalarda bulundu. NATO’ya bağlı silahlı güçler ise bu yıl hiç beklemedikleri oranda kayıplar veriyorlar. En son 10 Fransız Askeri’nin birden öldürülmesi sadece Fransa’da değil; bütün Avrupa’da büyük bir şok etkisi oluşturmuştu. Amerikan Ordusu’nun verilerine göre, 2007'den beri Taliban’ın Afganistan’ı işgal eden NATO Güçleri’ne yönelik saldırıları yüzde 40 oranında arttı. Son 3 ay içinde ise Afganistan'daki yabancı asker kayıpları Irak'taki kayıpları geçti. Taliban şu an Afganistan’ın güney bölgelerinin bir çoğunu kontrolü altında tutuyor ve gün geçtikçe de hakimiyetini daha da genişleterek Kabil’e doğru ilerliyor. Afgan Halkı’nın büyük bölümünün desteğini arkasına alan Taliban’ın bir başka avantajı ise bünyesinde son derece profesyonel savaşçıları barındıran Afgan El Kaide’si ile eylem birliği yapması. El Kaide Lideri Usame bin Laden’in, Taliban Lideri Molla Ömer’e bağlılığını bildirmesinin ardından bu iki grup arasındaki işbirliği en üst düzeye çıktı. Afganistan’daki Taliban ve El Kaide Savaşçıları İslami anlayış olarak farklı ekollere mensup olsalar da -Taliban Hanefi, El Kaide Selefi- işgal güçlerine karşı yürütülen cihad da ortak hareket ediyorlar. Ayrıca Taliban artık Afganistan’da İslam Devleti kurmak için mücadele eden 3-5 Molla’yı içinde barındıran bir oluşum olmaktan çıkarak, Afgan Halkı’nın bağımsızlık iradesini temsil eden siyasi ve askeri bir harekete dönüştü.

IRAK DİRENİŞİ VE GRUPLAR

Irak direnişi kitle olarak üç sosyal yapıya dayanıyor. Bu yapılar şunlar: “Iraklı İslamcılar, yabancı direnişçiler ve milli-dini gruplar.” Direnişin ana gövdesini oluşturan Iraklı İslamcılar desteklerini daha çok Sünni Halktan alıyorlar. Iraklı İslamcılar şu an “Islah ve Cihad Cephesi” ile “Cihad ve Değişim Cephesi” isimli 2 siyasi oluşumun altında toplandılar. “Islah ve Cihad Cephesi”nin çatısı altında mücadele eden grupların en etkilileri: Irak İslam Ordusu, Mücahidler Ordusu, Irak İslami Direniş Cephesi ve Irak’ın Hamas’ı Grubu. “Cihad ve Değişim Cephesi”nin bünyesinde ise; 1920 Devrim Tugayları, Raşidin Ordusu, Rahmanın Askeri Seriyyeleri, Sultan Fatih Tugayları isimli direniş grupları faaliyet göteriyor. Irak’ta etkin olan bir başka grup ta El Kaide’nin Irak kolu olarak bilinen Irak İslam Devleti Grubu. Bu grup daha çok Suudi Arabistan, Ürdün, Suriye gibi ülkelerden gelen gençlerden oluşuyor. Bu grup ABD güçlerine ve Irak’taki işbirlikçi unsurlara işgalin başından beri büyük kayıplar verdirdi. Irak’ta son zamanlarda bir hayli ön plana çıkan bir başka grup ise Ensar el İslam Grubu. Geçmiş yıllarda sadece Kuzey Irak’ta etkili olan grup, artık Irak’ın bütün bölgelerinde eylem yapabiliyor. Ensar el İslam’ın liderliğini şu an Abdullah Şafii isimli bir Kürt yürütüyor. Ensar el İslam’ın tabanı Kürtlere dayansa da, grubun içinde birçok Arap direnişçi de bulunuyor.

FİLİSTİN VE İSLAMİ DİRENİŞ

Filistin’de İsrail işgaline karşı mücadele veren direniş grupları 1975’li yıllardan önce, daha çok sol silahlı gruplardan oluşuyordu. İsrail Askerlerini öldüren, uçak kaçıran, Avrupa’daki İsrail Elçiliklerine bombalı saldırılar düzenleyen bu örgütlerin en popüler olanları ise Yaser Arafat’ın lideri olduğu Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) ve George Habbas’ın Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHK-C) örgütleriydi. 1987 yılından itibaren ise Mısır İhvan-ı’nın Filistin kolu olarak bilinen Hamas’ın yıldızı parlamaya başladı. Şeyh Ahmet Yasin tarafından kurulan Hamas, 1992 yılında silahlı kanadı İzzettin el Kassam Tugayları’nı oluşturarak İsrail’e karşı düzenlediği askeri eylemlerini yoğunlaştırdı. İsrail işgaliyle mücadele için ödediği büyük bedeller Hamas’ı her geçen gün daha da büyüttü ve Filistin Halkı’nın oyları Hamas’ı iktidara taşıdı. Liderliğini Halid Meşal’in yürüttüğü Hamas hem silahlı, hem de siyasi direnişi başarıyla yürütebilen dünyadaki ender örgütlerden biridir. Filistin’deki etkin silahlı gruplardan biri de 1980 yılında Fethi Şikaki ve Abdülaziz Avde tarafından kurulan İslami Cihad Örgütü’dür. İslami Cihad Örgütü’nün fikri oluşumunda özellikle Seyyid Kutub’un düşüncelerinin büyük etkileri olmuştur. İslami Cihad Örgütü, ismini ilk olarak 24 Mayıs 1982’de İsrail İşgal Güçleri ve bir Fransız elçiliğine yönelik gerçekleştirdiği bombalı eylemlerle duyurdu. Örgütün kurucusu olan Fethi Şikaki’nin 1995 yılında Malta’da MOSSAD tarafından şehid edilmesinin ardından İslami Cihad’ın liderliğine Filistinli bir akademisyen olan Dr. Ramazan Abdullah Şallah getirildi. İslami Cihad Örgütü, askeri kanadı olan Kudüs Seriyyeleri aracılığıyla İsrail hedeflerine yönelik saldırılar düzenlemeye devam ediyor.

ÇEÇENYA’DAKİ EMİRLİK İLANI

Rus işgali altındaki Çeçenistan da, Müslüman Direnişçilerin yıllardır mücadelelerini sürdürdükleri işgal altındaki bir başka İslam Coğrafyası. Mashadov, Hattap, Ebu Velid, Şamil Basayev, Sadullayev ve Ebu Hafs gibi önemli önderlerini şehid veren Çeçen Direnişi, yeni ve genç komutanların önderliğinde Ruslara karşı verdiği mücadeleyi sürdürüyor. Abdulhalim Sadullayev’in ardından liderliğe seçilen Dokko Umarov’un 7 Kasım 2007'de Çeçen İçkerya Cumhuriyeti’ni (ÇİÇ) feshedip Kafkasya Emirliği’ni ilan etmesiyle Çeçen Direnişi yapısal bir değişiklik gerçekleştirdi. Emirlik ilanıyla, savaşı Çeçenistan Topraklarından çıkarıp Kafkasya’nın geneline yayan Umarov’un bu kararı Çeçenistan’daki mücadele için büyük bir devrim anlamına gelmektedir. Çeçen Direnişi’nin geçmişte siyasi olarak bağlı olduğu Çeçen İçkerya Cumhuriyeti’nin anayasası İslami olmayan seküler ilkelerden oluşuyordu. Dokko Umarov, emirlik ilanıyla hem Çeçen Direnişini daha disiplinli ve örgütlü bir yapıya kavuşturdu, hem de direnişi tam bir İslami çizgiye oturtmuş oldu. İçlerinde bazı yabancı Mücahidleri de barındıran direnişçiler şu an hem Çeçenistan’ın içinde, hem de Kafkasya’nın diğer bölgeleri olan Kabardey-Balkar,Karaçay-Çerkesya ve Kuzey Osetya’da Rus İşgal Güçlerine karşı operasyonlarını sürdürüyorlar.

KEŞMİR VE HİZBÛL MÜCAHİDİN

1947 yılından beri Hindistan’ın işgali altında bulunan Keşmir'de silahlı direniş hareketleri ilk defa Hindistan Askerlerinin Müslüman kadınları kaçırmaya başlamasına tepki olarak ortaya çıktı. Keşmir’de bugün yaklaşık 15 silahlı direniş grubu Hindistan işgaline karşı mücadele veriyor. “Birleşik Cihad Konseyi” adı altında bir üst çatı oluşturarak birlikte hareket etme kararı alan direniş hareketlerinin en güçlüsü Hizbûl Mücahidin Grubu’dur. Birleşik Cihad Konseyi’nin başkanlığını da aynı zamanda Hizbûl Mücahidin’in lideri olan Emir Selahaddin yürütüyor.1989 yılında silahlı direnişe başlayan Hizbûl Mücahidin, rahmetli Mevdudi tarafından kurulan Cemaati İslami tarafından da yoğun şekilde destekleniyor. Keşmir’de cami arazilerinin üzerine Hindu tapınakları yapılmak istenmesi üzerine başlayan ve 2 aydır süren gerginlik sürecinde Hizbûl Mücahidin halka isyan çağrısı yaptı ve Hindistan hedeflerine yönelik üst üste düzenlenen bombalı saldırıların birçoğunu da üstlendi. Hizbûl Mücahidin Grubu’ndan sonra Keşmir’de en etkili olan grup ise Leşker-i Tayyibe Grubu’dur. Hafız Muhammed Said tarafından kurulan Leşker-i Tayyibe, düşünce olarak selefî ekole yakın durmaktadır. Bedir Grubu, Ensarlar Cemaati ve Mücahidler Hareketi de Keşmir’in özgürlüğü için direnen grupların önde gelenleri arasında sayılabilir.

SOMALİ`DEKİ GENÇ MÜCAHİDLER HAREKETİ

Yıllardır iç savaş nedeniyle kaos ortamının hakim olduğu Somali'de, 2006 yılının ortalarında İslami Mahkemeler Birliği ilk olarak güney Somali’nin ana bölgelerini ele geçirdi. Daha sonra toprak ağaları tarafından yürütülen terör faaliyetlerine son veren İslami Mahkemeler Birliği, Başkent Mogadişu’ya girerek İslam Devleti’ni ilan etti. 6 ay içinde Somali’deki kabile savaşlarının tamamını bitiren İslami Mahkemeler Birliği sayesinde ülkeye huzur ve güven geldi. Şeyh Yusuf Şerif’in liderliğindeki İslam Mahkemeleri’nin iktidara gelmesiyle Somali’nin yeraltı zenginliklerini artık sömüremeyen ABD, bölgedeki en önemli müttefiği olan Etiopya ile birlikte İslam Mahkemeleri’nin yönetimine son verip ülkeyi işgal etti. İslam-i Mahkemeler Birliği’ne bağlı Müslüman Direnişçiler uzun bir süredir bölgedeki işgal güçlerine karşı amansız bir savaş veriyor. İslam Mahkemeleri Birliği, genelde iki eğilime sahip olan Müslüman Savaşçıları bünyesinde barındırıyor. Birinci eğilim; İhvan-ı Müslimin ekolünü benimseyen Müslüman Savaşçılar, diğer eğilim ise Selefiler. Somali’de işgal güçlerine karşı verilen silahlı direnişte kendilerini “ Genç Mücahidler Hareketi” diye isimlendiren bir grup, gerçekleştirdiği eylemlerle son 5 aydır bir hayli ön plana çıktı. Genç Mücahidler Hareketi aslında önceden İslami Mahkemeler Birliği’nin askeri kanadını oluşturan askeri bir gruptu. İslami Mahkemeler Birliği, ismini kısa bir süre önce “Somali'nin Yeniden Özgürlüğü Birliği” şeklinde değiştirip ABD Destekli mevcud Somali Yönetimi ile görüşmelere başlayınca Genç Mücahidler Hareketi, Mahkemeler Birliği’nden koparak El Kaide’ye bağlandığını açıkladı. ABD tarafından terör örgütü listesine alınan Genç Mücahidler Hareketi’nin lideri şu an Ebu Mansur isimli Somalili bir genç. İçinde Arap Savaşçıları da barındıran Genç Mücahidler Hareketi, başkent Mogadişu dışındaki tüm bölgelerde şu an bir hayli etkin konumda.

PATANİ DİRENİŞİ GÜÇLENİYOR

Patani’deki silahlı direniş de tıpkı, Afganistan, Filistin, Irak, Çeçenya ve Afganistan’da olduğu gibi Müslüman Savaççılar tarafından yürütülüyor. Budist Tayland Hükümeti’nin zulmüne karşı mücadele eden Patanili Direniş Grupları son 5 yıldır bir hayli güçlendi. Bugün sayıları 16’yı bulan direnişçi hareketlerin en güçlüsü “Patani Halk Kurtuluş Cephesi”dir. Cephenin çatısı altında irili ufaklı bir çok grup bulunuyor. Son yıllarda dikkat çeken diğer bir direniş grubu da, “Patani İslami Mücahidin Hareketi”dir. Afganistan’dan dönen bir grup Patani’li savaşçı tarafından kurulan bu hareket, son 5 yıldır daha etkili hale geldi. “Patani Birleşik Özgürlük Örgütü” de bölgedeki en köklü ve güçlü gruplardan biridir. Bu grubun liderliğini bir süre önce Şam’da vefat eden Kebir Abdurrahman Tenvira yürütüyordu. Grup yeni liderini önümüzdeki aylarda yapacağı geniş katılımlı bir kongreyle seçeçek.

MOROLU MÜSLÜMANLAR VE MLIF

Güneydoğu Asya'da Güney Çin Denizi'yle Büyük Okyanus arasında kalan takımadaların oluşturduğu Filipinler'de 1O milyona yakın Müslüman yaşıyor. Tamamına yakını Sünni olan Filipinli Müslümanlar ülkenin güneyindeki Mindanao ve Moro Adalarının çevresinde büyük bir nüfusa sahipler. Bu bölgelerde 1970'ten bugüne Müslümanlar tarafından bağımsızlık mücadelesi veriliyor. Morolu Müslümanları özgürlüğe kavuşturmak için kurulan ilk direniş hareketi kısa adı MNLF olan “Moro Ulusal Kurtuluş Cephesi”dir. Kuruluşundan bugüne kadar liderliğini Nur Misvari’nin yürüttüğü Moro Ulusal Kurtuluş Cephesi, Filipinler Hükümeti ile yaptığı özerklik antlaşmasından sonra eski gücünü kaybetti. Moro’da şu an en güçlü direniş hareketi ise “Moro İslami Kurtuluş Cephesi”dir. Moro İslami Kurtuluş Cephesi (MILF) Selamettin Haşimi tarafından 1977 yılında kuruldu. Selamattin Haşimi daha önce Nur Misvari’nin liderliğini yaptığı Moro Ulusal Kurtuluş Cephesi’nin önemli isimlerinden biriydi. Ezher Üniversitesi mezunu olan Selameddin Haşimi 1993 yılında vefat etti. Hedefi Moro ve Mindanao adalarında bağımsız bir İslam Devleti kurmak olan MILF’nin şu anki liderliğini Hacı Murat Süleyman yapıyor.1997 yılından itibaren Filipinler Hükümeti ile görüşmeler gerçekleştiren Moro İslami Kurtuluş Cephesi’ne bağlı 1 milyona yakın aktif direnişçinin olduğu tahmin ediliyor. MILF ile Filipinler Hükümeti arasındaki görüşmeler geçtiğimiz Ağustos ayında tekrar kesildi ve MILF, Filipinler Ordusu’na yönelik askeri eylemlerine tekrar başladı. 2 aya yakın bir süredir Moro İslami Kurtuluş Cephesi ile Filipinler Ordusu arasında son derece şiddetli çatışmalar yaşanıyor. Moro’daki bir başka direniş örgütü de adı sık sık kaçırdığı batılı rehinelerle gündeme gelen Ebu Seyyaf Örgütü. Afganistan’dan Filipinlere geri dönen savaşçılardan oluşan Ebu Seyyaf Örgütü’nün mensupları daha çok Morolu selefi gençlerden oluşuyor. Ebu Seyyaf’ın içinde Filipinler Ordusu’na karşı savaşan yabancı direnişçiler de bulunuyor. Dönem dönem etkili baskınlar ve bombalı eylemler gerçekleştiren Ebu Seyyaf’a bağlı bin 200 kadar direnişçi ise şu an Filipinler Hapishanelerinde esir olarak tutuluyor.

KÜRESEL CİHAD AKIMI

İslam Dünyası’nı işgal eden güçlere karşı mücadele eden silahlı direniş örgütleri sadece bu makalede üzerinde durduğumuz gruplardan müteşekkil değil. 34 günlük Lübnan savaşında İsrail’e tarihi bir hezimet yaşatan Hasan Nasrullah liderliğindeki Hizbullah, Cezayir’deki laik rejime karşı mücadele veren ve liderliğini Ebu Muhab Abdulvedud'un yaptığı İslami Mağrip Örgütü, tıpkı bir süre önce İslami Mağrip Örgütü gibi El Kaide’ye katıldığını açıklayan Libya İslami Savaş Grubu, Pekin’deki olimpiyatlar esnasında düzenlediği silahlı saldırılarla ismini dünya kamuoyuna duyuran Türkistan İslam Partisi, Lübnan’daki Fethül İslam Hareketi, Filistin’deki Halk Direniş Komiteleri, İslam Ordusu ve Ceyşül İslam grupları da İslam Dünyası’ndaki işgallere son vermek için mücadele eden etkili silahlı direniş grupları. Emperyalizm ve Siyonizm’e karşı verilen mücadelenin günümüzdeki adresi artık “Cihadi Hareketler”dir. Özellikle 11 Eylül saldırıların ardından meydana gelen gelişmeler Batı’ya karşı silahlı mücadele veren İslamcı direniş gruplarını daha da güçlendiriyor. Cihad’ın asrımızdaki önderleri olarak kabul gören Usame bin Laden, Halid Meşal, Hasan Nasrullah, Dokko Umarov ve Molla Ömer Müslüman Halklar nezdinde her geçen gün daha da popüler hale geliyor. Küresel işgale karşı, küresel direniş dalgası her geçen gün dalga dalga büyüyerek İslam Dünyası’nı sarıyor. İşgal altındaki İslam topraklarında yaşanan ölümler, işgaller, tecavüzler, saldırılar sürdükçe de bu küresel cihad akımı daha da büyüyeceğe benziyor.

Gerçek Hayat Dergisi

Hiç yorum yok: