Kafkasya’da emirlik ilanıyla ilgili Çeçen-İçkerya başkanı Doku Umarov’a atfedilen açıklamanın tam metni nihayet ortaya çıktı.
Chechennews’e gönderilen ve Çeçen direnişçilerin ideologu olarak görülen Movladi Udugov ve kardeşi İ. Umarov tarafından kaleme alındığı zannedilen e-postada yer alan mesaj Umarov’un imzasını taşıyor.
28 Ekim tarihli mesajda Umarov imzasının altında ‘Kafkasya Emirliği Emiri’ ibaresi yer alıyor. Ajans Kafkas’ın Türkçeye aktardığı metin aynen şöyle:
“Rahman, Rahim Allah'ın adıyla.
Esselamu aleyküm ve rahmetullahi ve berakatühü!
Biz mücahitler inanmayanlarla meydan muharebesi için değil Allah'ın şeriatını topraklarımızda kurmak için savaşmaya başladık. Allah, insanların durumunu, insanlar kendileri değiştirmediği müddetçe değiştirmeyeceğini söylüyor. Bugün, diğer tüm zamanlarda olduğu gibi, durum sadece elde silah ile değiştirilebilir. Şayet Allah'ın dini yeryüzünde başka bir yolla kökleştirilebilecek olsaydı, Peygamberimiz (salat ve selam olsun) 27 meydan muharebesine katılmazdı. Allah'tan başka güç ve kudret yok, Allah bu konuda yapabildiğimiz kadarıyla savaşı yürütebilmek için güç hazırlamamızı söylüyor. Yapabildiğim kadar kafirlerde olduğu kadar anlamına gelmiyor. Bu şu anda mümkün değil, kimse yanılmasın ve hatırlasın ki: Müslümanların zaferi Allah'ın izniyle savaşçıların sayısı, silahların bolluğu ile değil, dindarlığımız ile geliyor. Dindarlık ise, Allah'ın belirlediği helal ve haram sınırlarını aşmaktan korkmaktır. En önemli yasak, inanç formülünde ifade ediliyor: La ilaha illallah. Bu sözleri tekrarlamak, Müslümanların çoğunluğunun yaptığı gibi tekrar etmek kolay, ama bu sözleri hayatına geçirmek öyle kolay ve basit değil, çünkü cennet için savaşmak öyle kolay ve basit değil.
Yüce Allah Kur'an'da, istediği takdirde her günahı bağışlayacağı, ancak şirki bağışlamayacağı konusunda uyarıyor. Müslüman hayatı boyunca bundan her zaman korkmalı. Bundan dolayı, biz mücahitler Allah'tan gelmeyen her türlü kanun, kaide, tüzüğü reddediyoruz. Hiçbir zaman sona ermemiş olan Rus kafirlere karşı savaş, 16 yıl önce Çeçenistan'da Çeçen halkının lideri Cohar Dudayev tarafından yeniden başlatıldı. Bu süre içinde birkaç lider değişti. Allah'tan onların ve önümüzden giden kardeşlerimizin gazalarını mübarek kılmasını istiyoruz.
O günden beri ne tür politik sloganlar gündeme getirilmiş olursa olsun, ne tür ifadelerle düşünceler ifade edilmiş olursa olsun, Rus kafirlerle mücadeleye giren herkes sadece cihat ve Allah yolunda ölümden söz etti. İnşallah herkese niyeti üzerine karşılık verilir.
Cihadın her başkanı dini ve durumu nasıl gördüğüne bağlı olarak konuştu ve hareket etti. Bizler, İnşallah onları ne kınıyor ne eleştiriyoruz, Allah'tan bizler ve onlar üzerine merhamet etmesini istiyoruz.
Allah'ın iradesiyle, hamd O'na olsun, cihada başkanlık yapmak bana da düştü. Yüce yaradan görüyor, bu sorumluğu aramadım ve istemedim, hiçbir zaman da böyle bir zorluğun omuzlarıma düşeceğini düşünmedim. Ama bu görev bana verildiğine göre, Yüce Allah'ın bana verdiği anlayışla Cihat organize edilmesine başkanlık edeceğim.
La ilahe illallah bayrağı altında inanmayanlara karşı savaşan tüm Müslümanlara ilan ediyorum. Bu, Kafkasya mücahitleri emiri olduğum, tağuta bağlı her şeyi reddettiğim anlamına geliyor. Dünyada konulmuş olan tüm kafir kanunları reddediyorum. İnanmayanların Kafkasya topraklarında inşa ettiği her türlü kanun ve sistemi reddediyorum. İnanmayanların Müslümanları ayırdığı isimlerin tümünü kanun dışı ilan ediyor ve reddediyorum. 'Kuzey Kafkasya', 'Transkafkasya cumhuriyetleri' ve benzeri adlandırmalar altındaki etnik, bölgesel-sömürge bölgelerini kanun dışı ilan ediyorum. Bana beyat eden mücahitlerin cihat yaptığı tüm Kafkasya topraklarını Kafkasya Emirliği vilayetleri olarak ilan ediyorum. Vilayet Dağıstan, vilayet Nohçi, vilayet Kabardey-Balkar ve Karaçay…
Kafkasya Emirliği sınırlarını belirlemeyi gerekli düşünmüyorum. Öncelikli olarak, çünkü Kafkasya kafirler tarafından işgal edildi ve Darulharp, savaş bölgesi sayılıyor, öncelikli görevimiz, kafirleri kovarak topraklarında Şeraiti kökleştirerek Kafkasya'yı Darusselam'a çevirmek. İkinci olarak kafirleri kovduktan sonra Müslümanların tüm tarihi topraklarını yeniden kazanmamız lazım, bu sınırlar ise Kafkasya sınırları dışına çıkıyor.
Tüm alim ve alim olmayan iki yüzlülerin, bizlerin mücerret, muhtemel bir devlet kurduğumuzu iddia edeceğini tahmin ediyorum. Şunu söylemek istiyorum, İnşallah Kafkasya Emirliği bugün var olan tüm suni sömürge bölgelerinden daha gerçek bir teşekkül olacak. Bizler, titiz, metotla adım adım topraklarımızda şeriat düzenini uygulayıp kökleştireceğiz. Şeriatin yerleştirilmesi, Allah'ın sözünün yükseltilmesi, cihat ruhudur.
Cihattan geri kalan ve cihattan ayrılanların farklı delilleri vardı. Bunlardan biri, yanlışlıkla değişiklik yapmadan bıraktığımız ve önem vermediğimiz demokratik adlandırmalardır. Bu delili kabul ediyorum, bu isim ve adlandırmaları reddediyoruz. Düşüncelerimiz, ifadelerimiz ve işlerimizi sıkı bir şekilde birbirine uygun hale getirme zamanı geldi. Yüce yaratanın karşısına çıkacağımız gün, benim için suçlama, onlar için temize çıkma olmasını istemiyorum. Allah'ın cezalandırmasından korkuyorum. Bundan dolayı bir kez daha hangi bayrak altında cihada başladığımızı hatırlatıyorum. Bizler cihada, Allah'ın şeriatını kökleştirmek için başladık. Bu yol üzerinde gayret edeceğiz, sonuç Allah'tan.
Daha öncede söyledim, yeniden tekrarlıyorum. Bizler Müslüman ümmetin ayrılmaz parçasıyız. Sadece doğrudan kendisine saldırmış olan kafirleri düşman olarak ilan eden Müslümanların tavrı beni üzüyor. Bununla beraber, tüm inançsızların tek millet olduğunu unutarak diğer kafirlerden destek ve merhamet arıyorlar. Bugün Afganistan'da, Irak, Somali, Filistin'de kardeşlerimiz savaşıyor. Müslüman’a saldıran herkes, onlar nerede olursa olsun bizim ortak düşmanımızdır. Düşmanımız sadece Rusya değil, İslam ve Müslüman’a karşı savaşan herkes, Amerika, İngiltere, İsrail'dir. Ve onlar bizim öncelikli düşmanımız, çünkü onlar Allah'ın düşmanı. Ancak yine de bu tavrın ikiyüzlüler tarafından kınanacağını, zayıf Müslümanların panik olacağını tahmin ediyorum. Bu tür durumlarda, tipik deliller, bunun akıllıca bir politika olmadığı, tüm dünyayı karşımıza aldığımız şeklinde oluyor. Subhanallah! Şu anda Müslümanlara karşı tüm inançsızlar dünyası ve mürtetlerin savaşmadığını düşünmek mümkün mü? Politikaya gelince, tüm muhaliflerime şunu söylemek istiyorum: gerçek ve makul politika Kur'an ve Sünnete dayanan politikadır. Makul olmayan politika ise, boş beklentiler, anlamsız fantazi ve görülen güce karşı korkuya dayanan politikadır.
Allah yolunda savaşan mücahitlere ve zelil edilmiş, küçük düşürülmüş Müslümanlara hatırlatıyorum, ben Kafkasya mücahitler emiriyim, cihat başkanı olarak bana bağlanan mücahitlerin bulunduğu tüm bölgelerde tek kanuni otoriteyim.
Tüm Müslümanlar ellerinden geldiğince mücahitlere yardım etmek zorunda. Ve hatırlatıyorum: Kafirler ve yerel dalkavuklardan mürtetler yönetim kurumları değil, yok edilme hedefleridirler. Allahu Ekber! Allahu Ekber! Allahu Ekber! Esselamu aleyküm ve rahmetullahi ve berakatuhu.”
Ajans Kafkas
İzleyiciler
Gülen Hareketi ve Yeni Soğuk Savaş
Geçtiğimiz günlerde Londra'da, Fethullah Gülen düşüncesi, çevresi, hareketi üzerine bir konferans yapılmış. Haber ve izlenimleri başta Zaman (ve tabii Today's Zaman) gazetesi olmak üzere, muhafazakâr yazarlardan okuyoruz. 'Gülen'den bahsedilmeden İslam dünyası araştırılması yapılamaz'mış, 'Huntington'ın çatışma gördüğü yerde Gülen barış imkânı arıyor'muş. 'Gülen ve barış inşasına yaptığı küresel katkı' ne kadar önemliymiş. Ne barışı, ne küresel katkısı? Hangi barış, ne katkısı? İslam coğrafyası işgal, savaş, savaş tehdidinden yıkılıyor.
Söz konusu konferansın yapıldığı İngiltere'de temel hak ve özgürlükler Müslümanlar söz konusu olduğunda askıya alınmış vaziyette. Tüm bunlardan bahsetmeden kimle ne diyaloğu kurulacak? Bu olsa olsa başını kumdan çıkarmayan devekuşu barışı, devekuşu diyaloğu olur.
İngiltere'nin yeni Başbakanı Gordon Brown, görevi devralır almaz, haziran ayında yaptığı bir konuşmada yeni Soğuk Savaş ilan etti. Soğuk Savaş döneminde kullanılan ideolojik mücadele, benzeri metotlara ihtiyaç duyulduğundan söz etti. Fethullah Gülen düşüncesi, hareketi denilen yapı, bu tür bir mücadele için bulunmaz araçlardan biri olabilir. Nitekim, Londra'daki konferansın yayımlanan bildirilerinde, Gülen'in barışçı mesajlarının 'öfkeli' Müslümanları yatıştıracağı yönünde görüşler dile getiriliyor.
Müslümanların yaşadığı coğrafya işgal edilecek, henüz işgal edilmeyenler tehdit edilecek, ama Müslümanlar öfkelenmeyecek, barış, diyalog söylemiyle uyutulacak öyle mi? Dahası, Batı dünyasının tehdit olarak gördüğü İslam kökenli şiddet, öfkeli Müslümanların silaha sarılmasıyla başlamadı. Afganistan'da Sovyet işgaline karşı, radikal İslam ideolojisinin ve cihat hareketinin ABD başta olmak üzere müttefikleri tarafından desteklenmesi, bakılıp büyütülmesiyle başladı. Artık, radikal İslam'a ve cihada gerek kalmadığı bir döneme girilmesi ve işlerin kontrolden çıkması ile sorun İslam'a veya Müslümanlara ilişkin bir sorunmuş gibi takdim edilmeye başlandı. Sanki mesele İslam'a ilişkin bir mesele imiş de, ılımlı, barışçı yorumlar öne çıkarsa sorun çözülecekmiş gibi davranmanın hiçbir anlamı yok.
Küresel çatışmanın diyalogla çözüleceğini iddia etmek için, peşinen sorunun İslam'ın iyi anlaşılmaması gibi bir nedenden kaynaklandığını düşünmek gerekiyor. Oysa, konu bu kadar basit değil. Dahası, sorunun kaynağı, sadece Müslümanlar falan değil. Batı dünyasının çıkarları peşinde, onlarla işbirliği yapan İslamcı hareketlerden şikâyet etmek için bile, hangi Batı politiklarının bu istikamette yapılar ürettiğini sorgulamak gerekiyor.
ABD önderliğindeki Batı ittifakı, Soğuk Savaş dönemi boyunca, Müslüman coğrafyada Sovyetler ve sol tehdide karşı İslami hareket ve çevreleri destekledi. Bu işbirliği Soğuk Savaş'ın son perdesinde, yani Sovyetler'in çözülüş sürecinde doruk noktasına çıktı. Bu noktada, Afganistan'daki Sovyet işgaline karşı radikal İslam, İran İslam Devrimi'ne karşı ılımlı İslam hareketini desteklemek gibi iki yönlü bir politika izlendi.
Fethullah Gülen hareketi, ılımlı İslam kanadının bir unsuru olarak desteklendi. Yoksa, dünyanın dört bir yanında okul açmak, faaliyet göstermek, kendi halinde bir sivil hareketin tek başına başaracağı şey mi? Şimdi, belli ki, bu hareket benzer bir rol üstlenme hevesinde. Bu hareket içinde yer alan insanların birçoğunun iyi niyetle barıştan, diyalogdan yana olduğuna hiç kuşkum yok.
Ancak genel tablo içinde ne rol oynadıklarını sorgulamalarını beklemek durumundayız. Yoksa, yeni Soğuk Savaş'ın bir uzantısı olmaya devam edecekler. Barış istiyorlarsa önce Irak işgaline karşı çıksınlar, diyalog istiyorlarsa, bir de Iraklı direnişçilerle konuşmayı veya onları dinlemeyi denesinler.
Not: Bu konuyu daha uzun ve geniş çerçevede irdelemek üzere, Doğu Konferansı'nın dergisi olarak çıkan, 'Doğudan' dergisine 'Yeni Soğuk Savaş' başlıklı bir yazı yazdım. İlgilenenlerin o yazıya bakmalarını tavsiye ederim.
Nuray Mert / Radikal
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)